2.70M
Категория: ПравоПраво

Birleşmiş Milletler Sistemi

1.

Bölüm 2
öğrenme çıktıları
Birleşmiş Milletler Sistemi
1
3
Birleşmiş Milletler’in Kuruluşu
1 Birleşmiş Milletler’in kuruluş ve tarihsel
gelişim sürecini betimleyebilme
Birleşmiş Milletler Çerçevesinde
Uluslararası Barış ve Güvenliğin
Korunması
3 BM’nin uluslararası barış ve güvenliğin
korunması için sahip olduğu yetkileri
sıralayabilme
4 BM’nin uluslararası sistemdeki önemini
tanımlayabilme
2
4
Bir Uluslararası Örgüt Olarak Birleşmiş
Milletler’in Temel Özellikleri
2 BM’nin amaçlarını ve ana organlarını
açıklayabilme
Türkiye ve Birleşmiş Milletler
5 Türkiye’nin BM sistemindeki yerini ortaya
koyabilme
"OBIUBS 4·[D½LMFS ê Milletler Cemiyeti ê Uluslararası Barış ve Güvenliğin Korunması
ê Kuvvet Kullanma Yasağı ê Ortak Güvenlik Sistemi ê Barış Güçleri
32

2.

Uluslararası Örgütler
GİRİŞ
Birleşmiş Milletler (BM) örgütü, türünün ikinci örneğidir. Sınırlı amaçlara yönelik uluslararası örgütlerin kurulması, 1865 Evrensel Posta Birliği’ne (günümüzde Uluslararası Telekomünikasyon Örgütü)
kadar gider. Ancak “uluslararası işbirliğini geliştirmek ve barış ve güvenliği sağlamak” amacıyla kurulan ilk
uluslararası örgüt, 1919’da Birinci Dünya Savaşı’nın ardından kurulan Milletler Cemiyeti (MC) örgütüdür.
BM ile MC, dünya savaşları sonrasında kurulmalarıyla ve uluslararası barış ve güvenliği korumayı
amaç edinmeleriyle birbirlerine benzer. Ancak benzerliklerinden çok farklılıkları göze çarpar. MC açıkça
bu amacı gerçekleştirmekte başarısız olmuştur, çünkü İkinci Dünya Savaşı çıkmıştır. BM ise en azından bu
boyutta bir silahlı çatışmanın çıkmaması nedeniyle başarılı sayılabilir. Kuruluşlarındaki en önemli farklılık
ise, MC’nin kuruluşunda ABD ve Sovyetler Birliği yokken, BM’nin kuruluşunda her ikisinin de kurucu
ve Güvenlik Konseyi’nin beş sürekli üyesinden biri olarak yer almalarıdır.
Milletler Cemiyeti
BM birçok yönden MC’nin devamı gibi görünür. MC, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra galip devletlerin kurduğu ilk küresel siyasal örgüttür. Kurulmasını asıl isteyen ABD Başkanı Woodrow Wilson
idi. Onun ilan ettiği 14 Nokta’da ifadesini bulan ilkelerin, yeni kurulacak olan uluslararası düzenin
temeli olacağı ve açık diplomasi yoluyla dış politikada yeni bir dönem açacağı düşünülüyordu. Savaşı
bitirecek barış antlaşmalarını yapmak için Paris’te toplanan konferansta, böyle bir küresel Örgütün
kurulması ve kuruluş antlaşmasının da barış antlaşmasının bir parçası olması kabul edildi. Ama ABD seçimlerini kaybeden Wilson’dan sonra, yeni ABD yönetimi tekrar yalnızcılık politikasına dönerek MC’ye
üye olmaktan kaçındı. Sovyet Birliği ise zaten en baştan dışarıda bırakılmıştı. Örgüt içinde başta olan
İngiltere ve Fransa ise örgütün amacının ne olması gerektiği noktasında anlaşamıyorlardı.
Özellikle Almanya’nın Ren bölgesini işgal etmesiyle birlikte, savaştan sonra kurulan MC güvenlik
sistemi bir gölge hâlini aldı. Öldürücü darbe ise İtalya’nın Habeşistan’ı (bugünkü Etiyopya) işgal etmesi
olmuştur. 52 üye saldırıya karşı tavır aldıysa da etkin bir müdahalede bulunmadılar. Japonya, Almanya
ve İtalya üyelikten çekildi. 1937 yılı MC için olaylara gözünü kapatarak geçti. İkinci Dünya Savaşı öncesinde, son bir adım olarak Finlandiya’yı işgal eden Sovyetler Birliği’ni yeni katıldığı örgütten çıkardı.
Savaştan sonra da son toplantısını yaparak tüm varlığını BM’ye bıraktı.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER’İN KURULUŞU
BM’nin kurulmasına daha savaş devam ederken karar verilmiştir. Bunun ilk adımı Londra’da, Büyük
Britanya, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Afrika Birliği ve Belçika, Çekoslavakya, Yunanistan,
Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Polonya, Yugoslavya adına sürgünde hükümetleri tarafından, Fransa adına General de Gaulle tarafından imzalanan 12 Haziran 1941’de St. James Sarayı bildirisi ile atılmış, 14
Ağustos 1941’de Büyük Britanya başbakanı Winston Churchill ile ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt
arasındaki görüşme sonrasında ilan edilen Atlantik Bildirisi ile ABD’yi de içine almıştır. Bu bildiride iki
ülke, Nazi tiranlığının yok edilmesinden sonra, tüm ulusların kendi sınırları içinde güvende olacağı ve tüm
insanların korkudan ve ihtiyaçtan kurtulmuş bir biçimde yaşayabileceği bir barışın kurulduğunu görmeyi
umduklarını açıklamışlardır.
33

3.

Birleşmiş Milletler Sistemi
Henüz gelecekte kurulacak örgüt açıkça dile getirilmese de, bu bildiride liderler “ülkelerinin ulusal
politikalarında yer alan ve dünya için daha iyi bir gelecek umutlarını dayandırdıkları belirli ortak ilkeler”
olduğunu duyurmuşlardır. Bir sonraki adım, 1 Ocak 1942’de kabul edilen Birleşmiş Milletler Bildirisi’dir.
Birleşmiş Milletler terimini ortaya atan ABD Başkanı Roosevelt olmuştur ve daha sonra 1945 San Francisco Konferansı’nda vefat etmiş olan Roosevelt’e ithafen örgütün ismi olarak kabul edilmiştir.
Resim 2.1 Birleşmiş Milletler Bildirisi 1 Ocak 1942’de kabul edilmiştir.
Birleşmiş Milletler Bildirisi, o sırada hepsi bağımsız olmasa da aynı tarafta savaşan 26 ülke tarafından
ilan edilmiş, daha sonra 21 ülke daha katılmıştır.
Türkiye de bu 21 ülkeden biridir. Bildiri’nin bir başka önemi, 1945’te San Francisco’da toplanan kurucu
konferansa sadece Mart 1945’e kadar Almanya ve
Japonya’ya savaş ilan edip bu bildiriye katılan devletlerin davet edilmiş olması ve BM’nin kurucu üyeleri
olmalarıdır. Türkiye bu koşulu yerine getirerek örgütün kurucu 51 üyesinden biri olmuştur.
Ancak bundan önce örgütün kuruluşunda önemli birkaç aşama daha yaşanmıştır. Bunlardan ilki,
30 Ekim 1943 Moskova Konferansı’dır. Sovyetler
Birliği, ABD, Büyük Britanya ve Çin bu konferansta barış ve güvenliği koruyacak bir örgütün bir an
önce kurulması çağrısında bulunmuşlardır. Bu örgüt, ABD’nin hiç üye olmadığı, Sovyetler Birliği’nin
de üyelikten çıkarıldığı MC’nin yerini alacaktır. Söz
konusu örgütün kurucu antlaşmasının hazırlanması
amacıyla ABD, Sovyetler Birliği, Büyük Britanya ve
Çin temsilcileri, Washington D.C.’deki Dumbarton
Oaks’ta bir araya geldiler. 7 Ekim 1944’te tamamlanan taslak, bu dört devlet tarafından tüm kurucu
konferans katılımcısı devletlere iletildi.
Dumbarton Oaks toplantısında sonuca bağlanamamış bir konu olan Güvenlik Konseyi’nde
oylama yöntemi sorunu 11 Şubat 1945 Yalta
34
Konferansı’nda çözüldü. Veto uygulaması kabul
edildi. Ayrıca kurucu konferansın 25 Nisan 1945’te
San Francisco’da toplanacağı da duyuruldu.
San Francisco Konferansı’na, o sırada yeni hükümeti kurulamamış olan Polonya katılamadı.
Ancak Polonya’ya kurucu üye olarak yeri ayrıldı ve
28 Haziran’da kurulan yeni hükümet antlaşmayı
imzaladı. Konferansa ayrıca işgalden yeni kurtulan
Danimarka’yı, Arjantin’i ve iki Sovyet cumhuriyeti
olan Beyaz Rusya ve Ukrayna’yı da davet etti. 50 ülkeden 850 temsilci konferansa katıldı. İki ay içinde,
bütün hükümlerinde üçte iki çoğunluk sağlanarak
19 bölüm, 111 maddeden oluşan antlaşma hazırlandı ve 25 Haziran’da oybirliğiyle kabul edildi.
Yürürlüğe girmesi ise beş sürekli Güvenlik Konseyi
üyesinin ve toplam imzacı sayısının salt çoğunluğunun onaylaması ve onay belgesini ABD’ye iletmesiyle 24 Ekim 1945’te gerçekleşti.
internet
BM’nin kuruluşu ve San Francisco Konferansı ile ilgili belgeseli http://www.unmultimedia.org/avlibrary/asset/1288/1288630/
adresinde izleyebilirsiniz.

4.

Uluslararası Örgütler
Antlaşma’da değişiklik yapılması ise yine beş sürekli Güvenlik Konseyi üyesinin de içinde bulunduğu
üçte iki oy çokluğu ile gerçekleşebilir. Nitekim Güvenlik Konseyi’nin 11 olan üye sayısı, 1963’te yapılan
bir değişiklikle 15’e çıkarılmıştır.
Öğrenme Çıktısı
1 Birleşmiş Milletler’in kuruluş ve tarihsel gelişim sürecini betimleyebilme
Araştır 1
Dumbarton Oaks taslağı
ile kabul edilen BM Antlaşması arasındaki farklar
nelerdir?
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
MC ile BM arasındaki ilişki
nedir?
İkinci Dünya Savaşı’na katılmayan Türkiye neden çatışmalar sona erdikten sonra
örgüte kurucu üye olmak
için Almanya ve Japonya’ya
savaş ilan etmiş olabilir?
BİR ULUSLARARASI ÖRGÜT
OLARAK BİRLEŞMİŞ
MİLLETLER’İN TEMEL
ÖZELLİKLERİ
BM uluslararası hukuka uygun olarak devletler arasında yapılan bir antlaşmayla kurulmuş hükümetler arası bir örgüttür. Amaçları belirleyen
1. maddesindeki hedeflere ulaşmak üzere üyeler
arasında işbirliği öngörür. Örgütün üye devletleri
bağlayıcı karar verme yetkisi kurucu antlaşmasında
sayılan durumlarla sınırlıdır.
Ancak 51 olan kurucu üye sayısının zaman içinde 193’e yükselmesi, bağımsız devletlerin hemen
hemen tamamının üye olması, örgütün bütün dünya devletleri arasında iletişim ve etkileşime olanak
sağlayan bir yapıya sahip olması, amaçlarının buna
uygun olarak kapsayıcı ve geniş bir biçimde belirlenmiş olması, bağlayıcı karar veremediği kimi durumlarda duruma uygun çözümler geliştirebilecek
esnekliğe sahip olduğunu göstermesi, uluslararası
hukukun geliştirilmesini bir amaç olarak belirlemesi gibi özellikleri nedeniyle, bağlayıcı karar verme
durumunda olmadığı kimi durumlarda dahi organlarının karar ve tutumlarının dikkate alınması sonucunu getirmiştir.
Örgütün tarihini birkaç döneme ayırmak mümkündür. Kuruluştan 1960’lara kadar olan döneme
Soğuk Savaş koşulları egemendir. Bu koşullar, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabulünden
1950 Kore müdahalesine, yeni üye kabulünden
organlara üye seçimine kadar pek çok konuyu etkilemiştir. 1960’larda bağımsızlıklarını elde etmeye
başlayan sömürgelerin oluşturduğu ve 1955 Bandung Konferansı ile kurulan Bağlantısızlar hareketi
örgütte hareket ettirici güç halini almış, özellikle self-determinasyon hakkının ve vesayet sistemi
içindeki ve dışındaki sömürgelerin bağımsız olma
süreçlerinin takipçisi olmuştur. 1970 ve 1980’ler
örgütün nispeten geri planda kaldığı, özellikle iki
süper gücün mücadelesi içinde etkisizleştiği bir dönemdir. Bu belirlemeyi yaparken dikkate alınan en
önemli ölçüt, bir sonraki ana başlıkta incelenecek
olan amaçların başında gelen, uluslararası barış ve
güvenliğin korunması amacıdır. 1990’larla birlikte
örgüt bir yeniden canlanma dönemine girmiştir.
Bunun nedeni, 1989’da Berlin duvarının yıkılması ve 1991’de Sovyetler Birliği’nin yıkılıp 15 kurucu cumhuriyetin bağımsız olmaları ve ideolojik
rekabetin sona ermesidir. Bu dönemde ortaya çıkan sorunlara müdahale için en uygun araç olarak
BM görülmüş ve örgütten beklentiler artmıştır. Bu
beklentilere uygun yeni araçlar sağlanmayan örgüt,
hemen 1990’ların başından itibaren reform süreci
başlattıysa da, bu süreci tamamlamak ve ana organları değiştirmek mümkün olmamıştır.
35

5.

Birleşmiş Milletler Sistemi
Temel Amaçları ve İlkeleri
BM Antlaşması’nın Giriş kısmında amaçların
ipucu da verilmektedir. Burada, BM halklarının,
t ơOTBOM‘ƭ‘ TBWBƾ‘O BD‘MBS‘OEBO LVSUBSNBZB
t 5FNFM çOTBO IBLMBS‘OB çOTBO‘O POVSV WF EFğerine, kadınlarla erkeklerin ve büyük ya da
küçük ulusların eşitliğine olan inancı doğrulamaya,
t 6MVTMBSBSBT‘ IVLVLUBO EPƭBO ZàLàNMàMàLlere saygı ve adaletin korunacağı koşulları
oluşturmaya,
t %BIB CàZàL CçS Ú[HàSMàL çÎçOEF UPQMVNTBM
gelişmeyi ve daha iyi standartları sağlamaya
kararlı oldukları söylenmektedir.
Örgütün amaçlarını belirleyen birinci maddesinde bu ifade karşılığını bulmaktadır. Dumbarton
Oaks taslağında yer alan “sırasıyla” ifadesi San Francisco Konferansı’nda çıkarıldıysa da, örgütün en
başta gelen amacının, 1. maddede ilk sırada sayılan
uluslararası barış ve güvenliği korumak olduğuna
kuşku yoktur. Diğer amaçlar şöyle sıralanmıştır:
Ulusların hak eşitliği ilkesine ve self-determinasyon
hakkına saygı üzerine kurulmuş dostça ilişkiler geliştirmek ve dünya barışının sağlamlaştırılması için
elverişli her türlü önlemi almak; ekonomik, toplumsal, düşünsel ve insancıl nitelikteki sorunları
çözerek ırk, cins, dil veya din farkı gözetmeksizin
herkesin insan haklarına ve temel özgürlüklerine
karşı saygıyı geliştirerek ve teşvik ederek uluslararası işbirliğini geliştirmek; ulusların ortak amaçlara
doğru harcadıkları çabaların uyumlaştığı bir merkez olmak.
Görüldüğü gibi bu amaçlar son derece geniş
ve esnek biçimde tanımlanmıştır. Bu haliyle örgüt
küresel düzeyde ortaya çıkabilecek her türlü konu/
sorunu tartışabilecek, onlara dair kararlar alabilecek konumdadır. Bunun faydası, Antlaşma yazıldığı sırada akla gelmeyen ya da çok büyük boyutlara ulaşmamış sorunların da örgütün ilgi alanına
girebilmesi, örgütün faaliyet alanını bir Antlaşma
değişikliğine gerek kalmadan genişletebilmesidir.
BM’nin bu amaçlara ulaşmak için uyacağı ilkeler ise 2. maddesinde 7 paragrafla ifadesini bulmaktadır. Bu ilkeler, sadece örgüt olarak BM’nin
değil, tüm devletlerin uyması gereken temel ilkeler
niteliğindedir.
Bunların ilk sırasında, birinci paragrafı oluşturan devletlerin egemen eşitliği ilkesi gelmektedir.
36
Bu ilke, uluslararası hukukun da temel ilkelerinden biridir. Yedinci paragrafta yer alan ve hem
BM’nin hem de üye devletlerin, özü bakımından
bir devletin ulusal yetkisine giren konulara karışmayacağını belirten temel ilkeyle birlikte ele alınır.
Böylece, birbirleriyle eşit olan egemen devletlerin
başka devletlerin ulusal yetkisine giren konulara
karışmayacağını ve BM’nin de bu temel kuralla
bağlı olduğunu söyleyebiliriz.
İkinci paragrafta yer alan üyelerin BM
Antlaşması’ndan doğan yükümlülükleri iyi niyetle
yerine getirecekleri ilkesi, bir uluslararası antlaşmaya taraf olan her devlet tarafından zaten kabul
edilmiştir ancak bu maddeye konularak bu ilkenin
güçlendirilmek istendiği görülmektedir. Beşinci
paragrafta yer alan, üyelerin örgütün girişimlerine
her türlü yardımı yapacakları, aleyhine yaptırım ya
da zorlama önlemi alınan devlete yardımdan kaçınacakları ilkesi de bu ana ilkeyi destekler ve yaptırımlar durumundaki uygulanmasını güçlendirir.
Üçüncü paragraf, uluslararası uyuşmazlıkların
barışçı yollarla çözüleceğini belirtmektedir. Örgütün bu yollara ilişkin yetkisi tavsiye niteliğindedir,
zorlayıcı nitelik taşımaz.
Altıncı paragraf ise örgüte üye olmayan devletlerin de bu ilkelere uygun hareket etmelerini
sağlamak için üye devletlerin ellerinden geleni yapacaklarını belirtir. Uluslararası antlaşmalar taraf
olmayanları bağlamadığına göre üye devletlerin
bunu nasıl sağlayacakları, daha önemlisi buna yetkileri olup olmadığı zaman içinde tartışılan konulardan biri olmuştur.
4. paragrafta yer alan ve kuvvet kullanma yasağını getiren temel ilke ise, devletlerin uluslararası
ilişkilerinde, gerek başka bir devletin toprak bütünlüğüne ve siyasi bağımsızlığına karşı gerekse BM ilkeleriyle bağdaşmayacak biçimde birbirlerine karşı
kuvvet kullanmayacaklarını ve kuvvet kullanma
tehdidinde bulunmayacaklarını belirtir. Bu konu
ileride daha ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
Tüm uluslararası örgütler gibi BM de kurucu
antlaşmasında yazan yetkiler çerçevesinde hareket
eder. Ancak kimi zaman antlaşmada açıkça yazılı
olmayan durumlarla karşı karşıya kalınmaktadır.
Özellikle görev alanı çok geniş olan evrensel siyasi örgüt olarak BM bu gibi durumlarla sık sık
karşılaşmıştır. Bu durumda örgütün ve organların
yetkisi olup olmayacağı tartışması tüm uluslararası örgütler açısından tartışılmıştır. Burada kabul

6.

Uluslararası Örgütler
edilen görüş, örgütün amaçlarını gerçekleştirmek
için gerekli olan yetkilere sahip olması gerektiği
yönündedir. Yetkiler antlaşmada yazılı olanlarla sınırlandırılmamıştır. Örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi bazı yetkilerin kullanılmasını gerektiriyorsa ilgili organ bu yetkiyi geliştirebilir. Buna
üstü kapalı yetkiler denmektedir. Nitekim BM,
Antlaşma’da yazılı olmayan barış gücü uygulamasını, uluslararası barış ve güvenliğin korunması
amacı çerçevesinde geliştirmiştir.
Üyelik
1945’te 51 devletle kurulan BM’nin 2017 itibariyle 193 üyesi bulunmaktadır. Kurucu üyeler
dışında yeni üye kabulü, Güvenlik Konseyi’nin
vetoya tabi bir oylamayla tavsiyesi üzerine Genel Kurul’un 2/3 oy çokluğu ile kabulüyle gerçekleşmektedir. Üyelik koşulu, 4. maddeye göre,
barışsever bir devlet olmak ve üyeliğin getirdiği
yükümlülükleri kabul ettiği gibi örgüte göre bu
yükümlülükleri yerine getirme yeterliğine ve iradesine sahip olmaktır. Üyelik başvurularının örgütün ilk kurulduğu dönemde bir süre Doğu ve
Batı blokları arasındaki ideolojik çatışma nedeniyle
Güvenlik Konseyi’nde vetoyla karşılaşmasına karşın bu sorun daha sonra aşılmış, bağımsızlığı elde
eden devletlerin başvurmaları halinde üyeliğe kabulleri neredeyse otomatikleşmiştir. Ancak bunun
bir kural halini aldığı da kesin olarak söylenemez.
Çünkü 100 civarında devlet tarafından tanınmasına karşın Kosova üyelik başvurusu yapmamaktadır
çünkü Güvenlik Konseyi’nde vetoyla karşılaşacağı
bilinmektedir.
Bu yükümlülüklerin bir kısmı, iyi niyet ilkesi
gibi tüm uluslararası antlaşmalar için geçerli olan
ve ayrıca yazılmasına gerek olmayan nitelikteyken,
bir kısmı da antlaşmanın çeşitli maddelerinde yer
alan ve BM üyeliğine özgü niteliktedir. Tüm üye
devletler, Genel Kurul’un bütçeyi belirlemesinden sonra, kendisine düşen yıllık katkıyı ödemek
zorundadırlar. Örgütün organlarına seçilen devletler, bu organların çalışabilmesi için gerekenleri
yapmak, örneğin Güvenlik Konseyi üyesi ise her
an toplantıya katılabilecek durumda olmak, kurucu antlaşmada bağlayıcı olacağı belirtilen kararlara
uymak zorundadırlar.
BM Antlaşması’nda üyelikten ayrılma hükmü
yer almamaktadır. Ancak dileyen devletin ayrılabileceğine kuşku yoktur. Üyeliğin askıya alınması ve
üyelikten çıkarma ise mümkündür. BM ilkelerini
sürekli olarak çiğneyen devletlerin üyeliği,5. maddeye göre, Güvenlik Konseyi’nin tavsiyesi ve Genel Kurul’un 2/3 oy çokluğu ile askıya alınabilir.
Bu kararı kaldırma yetkisi Güvenlik Konseyi’ne
aittir. Üyelikten çıkarma da 6. maddeye göre aynı
biçimde gerçekleşir. Ancak bugüne kadar örneği
görülmemiştir.
Tüm üyeler seçimler için 5 coğrafi bölgeye ayrılmıştır: Asya, Afrika, Latin Amerika ve Karayipler, Doğu Avrupa, Batı Avrupa ve Diğerleri. Doğu
Avrupa grubunda 23, diğerlerinde 30 civarında
devlet yer alır. ABD, Kanada ve Avustralya seçimlere girerken Batı Avrupa ve Diğerleri arasından
girerler. Burada amaç, bütün coğrafi bölgelerin yeterli ölçüde temsil edilmesini sağlamaktır.
BM’nin iki merkezi bulunmaktadır. Uluslararası Adalet Divanı (UAD) hariç diğer tüm
ana organlar New York’taki merkezde yer alırlar.
MC’nin merkezi olan Cenevre ise ikinci merkezdir
(UNOG) ve başta uzmanlık örgütleri olmak üzere
kimi birimler burada çalışır. UAD ise Hollanda’da
Lahey’dedir.
Birleşmiş Milletler’in Organları
BM bir hükümetler arası uluslararası örgüttür. Yani üye devletler arasında işbirliğini amaçlar.
Ancak bu hiç bağlayıcı karar alamadığı anlamına
gelmez. Örgüt’ün altı ana organı vardır. Hepsi de
çeşitli düzeylerde bağlayıcı kararlar alabilirler.
Genel Kurul, tüm üye devletlerin temsil edildiği ve birer oya sahip olduğu en genel katılımlı
organdır. Üye ülkelerin egemen eşitliği ilkesinin en
iyi ortaya çıktığı organdır. Devletler, Genel Kurul
çalışmalarına beşten fazla temsilciyle katılamazlar. Genel Kurul her yıl olağan toplantısını EylülAralık ayları arasında yapar. Gereksinim doğması
halinde bu dönem dışında olağanüstü toplantı da
yapabilir. Her oturum süresi için bir başkan seçilir.
Gündeminin oluşturulması ve kararlarının hazırlanması süreci, Genel Kurul’a bağlı alt organlarda toplantıdan önce gerçekleşir. Bu komiteler
şunlardır:
t 4çZBTç ơƾMFS WF (àWFOMçL ,PNçUFTç
t &LPOPNçL WF .BMç ơƾMFS ,PNçUFTç
t 5PQMVNTBM ơOTBOD‘M WF ,àMUàSFM ơƾMFS ,PNçUFTç
t 7FTBZFU ơƾMFSç ,PNçUFTç
t ơEBSç ơƾMFS WF #àUÎF ,PNçUFTç
37

7.

Birleşmiş Milletler Sistemi
t )VLVL ơƾMFSç ,PNçUFTç
t ½[FM 4çZBTç ,PNçUF
Ayrıca, “genel görüşme” adı altında üye devletler
kendileri açısından öncelik taşıyan konuları içeren
bir konuşma yaparlar. Bu konuşmaların sıralaması,
konuşmayı yapacak olan kişinin devlet başkanı ya
da büyükelçi olmasına göre değişir. ABD Başkanı,
ev sahibi ülke olması nedeniyle ilk konuşan kişi olur.
Genel Kurul’da BM’nin resmi dilleri olan İngilizce,
Fransızca, İspanyolca, Rusça ve Çince konuşma yapılabilir. Bu dillerden birinde yapılan konuşmalar
diğer dillere örgüt görevlileri tarafından çevrilir.
Resim 2.2 Genel Kurul, BM’nin karar alıcı, politika
yapıcı ve temsilci organıdır. Birleşmiş Milletler’in 193
üye ülkesi egemen eşitlik ilkesi uyarınca Genel Kurul’da
temsil edilmektedir.
Kaynak: http://
.un.org/en/sections/about-un/
main-organs/
Genel Kurul örgütün bütçesini hazırlar. Üye
devletler bu bütçeden kendilerine düşen payı
ödemek zorundadırlar. İki yıl üst üste ödemeyen
üye devletin Genel Kurul’da oy verme hakkı, yine
Genel Kurul aksine karar vermezse, askıya alınır.
Ancak Genel Kurul bu kararı her zaman almaktadır. Diğer ana organlara üye seçimini Genel Kurul
yapar. UAD ve Güvenlik Konseyi hariç ana organlar Genel Kurul’un yetkisi altındadır, onun verdiği
görevleri yapmak zorundadırlar. Ayrıca olağan vesayet anlaşmalarını, uzmanlık kurumları ile yapılan
anlaşmaları ve BM’nin sahip olacağı ayrıcalık ve
bağışıklıkları belirleyen ve üye devletlerdeki statüsüyle ilgili anlaşmaları onaylar. UAD’dan danışma
görüşü talep edebilir.
Genel Kurul kararlarında olağan olan, hazır bulunan ve oy kullananların salt çoğunluğudur. UAD
üyeleri hariç diğer organlara seçim 2/3 oy çokluğu
38
ile gerçekleşir. Ancak Genel Kurul’un kendi kararıyla ekleme yapabildiği “önemli konularda” 2/3
çoğunluk aranır.
Genel Kurul’un görev ve yetkilerini 10. madde
belirler. Buna göre, Genel Kurul BM Antlaşması
çerçevesine giren ya da bu Antlaşma ile oluşturulan organların herhangi birinin yetki ve görevlerini
ilgilendiren her türlü sorun veya işi görüşebilir ve
12. madde hükümleri saklı kalmak kaydıyla, bu
konularda üye devletlere, Güvenlik Konseyi’ne
veya ikisine birden tavsiyede bulunabilir. 12. madde, Güvenlik Konseyi’nin gündeminde olan konuların Genel Kurul tarafından görüşülemeyeceğini
belirtmektedir. Ancak uygulamada Genel Kurul bu
durumda dahi konuyu farklı bir isimle gündemine
alarak görüşmüştür.
Genel Kurul’un üye devletlere yönelik kararları tavsiye niteliğindedir. Ancak sahip olduğu geniş görüşme yetkisi bu organı tüm dünya sorunlarının konuşulduğu bir forum haline getirmiştir
ki, bu durum 1. maddede belirlenen amaçlarla da
uyumludur. Ayrıca Genel Kurul’un 1948’de kabul
ettiği İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi gibi kimi
kararları sahip oldukları tavsiye niteliğinin ötesinde
bir değer kazanmıştır. Türkiye’de böyle bir yöntem
olmadığı halde Resmi Gazete’de yayınlanmıştır ve
Yargıtay bu karara kendi kararlarında sık sık atıfta
bulunmaktadır. Ayrıca bu kararlar uluslararası hukuk açısından önemli bir işleve daha sahip olabilmekte, yapılageliş kuralının (teamül, örf ve adet)
oluşup oluşmadığının belirlenmesinde maddi kaynaklardan birini oluşturabilmektedir.
Genel Kurul ayrıca açık olmayan birçok özel
durumda yetkiyi kendi üzerine almıştır. Örneğin,
Antlaşma örgüt adına hukuksal bağıntıya girme
yetkisinin kime ait olduğunu belirtmediği için Genel Kurul bu yetkiyi kendisi kullanmaktadır.
Genel Kurul 13. maddeye göre birçok göreve
sahiptir. Bunları yerine getirmek için çeşitli altorganlar kurmuştur. Uluslararası hukukun gelişmesinde önemli etkisi olan Uluslararası Hukuk Komisyonu da bunlardan biridir. Diğer ana organlar
üzerinde yetkisi vardır. Onların belirli çalışmaları
yapmalarını isteyebilir, raporlarını alır, denetimlerini yapar. Bunun iki istisnası vardır. UAD yargı
organı olduğu için bu yetki alanının dışında kalır.
Güvenlik Konseyi de Genel Kurul’a yıllık rapor sunar ancak aralarında hiyerarşik bir ilişki yoktur.

8.

Uluslararası Örgütler
Genel Kurul 2006 yılında bir kararla, o zamana kadar Ekonomik ve Sosyal Konsey (ECOSOC)
altında çalışan İnsan Hakları Komisyonu’nu İnsan
Hakları Konseyi adıyla kendisine bağlı bir alt-organ
haline getirmiş, böylece ECOSOC’un en önemli
çalışma alanı olarak kabul edilen insan haklarının
korunmasını kendisine bağlamıştır.
Güvenlik Konseyi, örgütün en başta gelen amacı
olan uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından birincil sorumlu organdır (madde 24).
Kuruluşunda 11 üyeli olan Konsey, 1963’te yapılan değişiklikten bu yana 15 üyeye sahiptir. Bu sayının artırılması gerektiği, Konsey’de bir demokrasi açığı olduğu eleştirileri dile getirilip bu yönde çalışmalar
da yapıldıysa da bir uzlaşma sağlanamadı. 15 üyenin
5’i P5 (Permanent Five) denilen sürekli üyelerdir.
Bunlar, ABD, Rusya Federasyonu, Çin, Büyük Britanya ve Fransa’dır. Çin’in temsili ilk zamanlarda sorun olduysa da 1971’den beri Çin Halk Cumhuriyeti
tarafından temsil edilmektedir. SSCB’ye ait olan koltuk ise bu devletin 1991’de dağılması üzerine onun
ardıl devleti olarak Rusya Federasyonu’na geçmiştir.
Geri kalan 10 üye, Genel Kurul tarafından, 2/3 oy
çokluğu ile ve 2 yıllığına seçilir, araya bir dönem girmeden tekrar seçilemez. Bu kuralın amacı, hep aynı
devletlerin Konsey’de yer almasını engellemek, tüm
devletlere seçilmek için şans tanımaktır. Sürekli olmayan üyelerin, 23. maddeye göre, uluslararası barış
ve güvenliğin korunmasına katkıda bulunabilecek
orta büyüklükte devletler arasından ve adil bir coğrafi
temsil sağlanacak biçimde yapılması gerekmektedir.
Ancak ilk koşula pek de uyulduğu söylenemez. Çok
küçük devletler de Konsey’e seçilmişlerdir.
Beş sürekli üye oylamada da ayrıcalıklıdır ve
usule ait olmayan konularda veto hakkına sahiptir. Yani birinin dahi ret oyu vermesi, geri kalan 14
üye aynı yönde oy kullansa bile karar alınmasını
engellemektedir. İkinci Dünya Savaşı sonunda,
Yalta Konferansı’nda şekli verilen veto hakkı daha
en başından itibaren Konsey’e dair en çok tartışılan
ve eleştirilen konulardan biri olmuş, ancak P5 bu
hakkından vazgeçmeye yanaşmamıştır. Oylamaya
ilişkin düzenleme, Konsey’in karar verebilmesi için
olumlu oylar içinde beş sürekli üyenin oyunun da
bulunması gerektiği biçiminde olsa da, uygulamada oylamaya katılmamaları ya da çekimser oy kullanmaları veto olarak değerlendirilmemektedir.
Konsey’in uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından birincil sorumlu organ olarak belir-
lenmiş olması nedeniyle her zaman toplanabilecek
durumda olması gerekir. Yani Genel Kurul gibi
olağan çalışma dönemi yoktur. Üyeleri acil bir
durumda toplantıya katılabilecek biçimde hazır
olmak zorundadır. Konsey bu görevini yerine getirirken uyuşmazlıkların barışçı yollardan çözümüne
ilişkin 6. Bölüm çerçevesinde tavsiye, zorlama önlemlerini belirleyen 7. Bölüm çerçevesinde bağlayıcı karar alabilir. Bağlayıcı karar verme yetkisini
içeren 7. Bölüm 49-53. maddeleri kapsar. Tüm
üye devletler bu çerçevede alınan kararlara uymak
zorundadır. 53. madde, bu kararın uygulanmasında bölgesel örgütlerin ya da anlaşmaların kullanılmasına izin vermektedir ama bölgesel oluşumlar
Konsey’in izni olmadan kendi başlarına zorlama
önlemine başvuramazlar.
Konsey’in halen kullandığı bir başka önemli
yetki barış güçlerinin kurulması ve yönetilmesidir.
Konsey misyonun kurulmasına karar verir, görev tanımını yapar. Görev süresinin uzatılması ya da sona
erdirilmesi de Konsey’in yetkisindedir. Kabul eden
devlet istese dahi Konsey misyona son verebilir.
Güvenlik Konseyi terörizmle mücadele konusunda da kendisine kimi yetkiler oluşturmuştur. 11
Eylül 2001’den önce El-Kaide ve onunla bağlantılı
eylem ve suçlar için özel komite oluşturan Konsey,
bu saldırıdan sonra 1373 sayılı kararı alarak üye devletlere küresel terörizmle mücadele konusunda genel
kimi yükümlülükler getirmiş, ilk kez öncesindeki bir
eyleme bağlı olmayan yükümlülükler tanımlamıştır.
Konsey’e yönelik en önemli eleştiriler, veto yetkisi nedeniyle karar alma sürecinde yaşanan sorunlar, üye devlet sayısının toplam BM üyelerini temsil
edemeyecek kadar az olması, çalışma yönteminin
diğer üye devletlerin gündemdeki konuları izlemesine izin vermeyen biçimde düzenlenmesi ve barış
gücüne katkıda bulunan devletlere söz konusu misyonla ilgili kararlara katılma hakkı tanınmaması
olarak ortaya çıkmaktadır. 1990’larda bunlarla ilgili olarak kimi tartışmalar yapılıp çalışma yöntemi
ve barış gücü operasyonlarıyla ilgili değişiklikler
sağlandı. Ayrıca üye sayısının artırılması konusunda da uzlaşmaya varılabilecek noktaya gelindi.
Ancak veto hakkının kaldırılması konusunda beş
sürekli üyenin bunu kesinlikle reddetmesi nedeniyle hiçbir ilerleme sağlanamadı.
Ekonomik ve Sosyal Konsey (ECOSOC) örgütün ekonomik, toplumsal ve kültürel konulardaki
çalışmasını yürütmek üzere düşünülmüş ve Dum-
39

9.

Birleşmiş Milletler Sistemi
barton Oaks önerilerinde olmadığı halde San Francisco Konferansı’nda küçük devletlerin isteği üzerine kurulmuş bir ana organdır. 3 yıl için seçilen 54
üyeden oluşur. Üye devletleri Genel Kurul seçer.
Çalışma alanında incelemeler yapmak, raporlar hazırlamak, antlaşmalar hazırlamak ve Genel Kurul’a
tavsiyelerde bulunmak ana görevleri arasındadır.
BM Antlaşması’nda kurulması öngörülen tek
alt-organ olan İnsan Hakları Komisyonu ve onun
çalışmaları ECOSOC’un en önemli çalışma alanlarından biri olmuştur. Komisyon hem sözleşmelerle hem de sözleşme-dışı yöntemlerle insan haklarının korunması konusunda BM’nin en önemli
organı olmuştur. 1948 İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesi’ni hazırlamış, 1966 Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ile Ekonomik, Toplumsal
ve Kültürel Haklar Sözleşmesi başta olmak üzere
birçok sözleşmeyi hazırlamıştır. Ancak özellikle
1990’ların ikinci yarısında Komisyon’a yönelik
olarak üye devletlerin konumlarını kötüye kullandıkları, kendilerini incelemeden böylelikle kurtardıkları, rakiplerinin incelenmesi için kullandıkları
gibi eleştiriler dile getirilmiştir. Durumu değerlendiren Genel Kurul 2006 yılında bu organı kaldırarak kendisine bağlı İnsan Hakları Konseyi’ni kurmuş, bunu yaparken eleştirileri karşılayacak kimi
değişiklikler de yapmıştır.
Bu değişikliğin ECOSOC üzerindeki en önemli etkisi, çalışma alanının daha çok kalkınma temelli konulara kayması olmuştur. ECOSOC zaten
hiçbir zaman ekonomiyle ilgili düzenleyici bir organ olmamıştı. Bu görev IMF ve Dünya Bankası
tarafından gerçekleştirilmişti. Gelişmiş devletlerin
bu organın kaldırılabileceği yönündeki önerilerine
karşılık kalkınmaya ağırlık verilmiş, küresel düzeyde kalkınma hedeflerinin belirlendiği 2005 Dünya
Zirvesi’nde bu konuda Yıllık Bakanlar Toplantısı
ve iki yılda bir Kalkınma İşbirliği Forumu toplaması istenmiştir. Bu toplantılarda, üzerinde uzlaşılmış olan kalkınma amaçlarında sağlanan ilerleme
değerlendirilir ve farklı kalkınma ortaklarının faaliyetlerinin birbirine uyumunu ve etkililiğini artırmak hedeflenir.
Yine de ECOSOC sistemdeki önemini başka
işlevleriyle korumaktadır. Uzmanlık kurumları
denilen, herbiri aslında ayrı bir uluslararası örgüt
olup amaçları BM ile örtüştüğü için onunla özel işbirliği içine giren kurumlarla işbirliği anlaşmalarını
yapan ve ilişkileri sürdüren ECOSOC’tur. Bunların UNICEF ve UNESCO gibi kimileri BM’nin
40
kurduğu örgütlerdir ama ondan ayrı bir uluslararası kişilikleri vardır. Bu örgütlerle ilişkileri ECOSOC yürütür.
ECOSOC, dünya üzerinde barışın tesis
edilebilmesi amacı çerçevesinde çatışma
çıkmasına neden olabilecek ekonomik ve
toplumsal sorunların ortadan kaldırılması
için faaliyet göstermektedir.
İkinci olarak ise sivil toplum örgütleriyle iletişim kurmak, işbirliği yapmak, BM’nin amaçları
için bu örgütlerden gelecek bilgi ve verileri kullanmak da ECOSOC’un görevidir. ECOSOC bu
amaçla bir de alt-organ kurmuştur. Tüm sivil toplum örgütlerini üç kategoride toplayarak yetkilerini belirler: a) Genel danışma statüsü. Bu statüdeki
örgütler ECOSOC çalışmalarına katılır, söz alabilir
ve teklifte bulunabilir. b) Özel danışma statüsü. Bu
statüdeki örgütler söz alma yetkisine sahip değildir.
c) Liste. Bu statüde yer alan örgütlere ECOSOC
gereksinim duyduğunda başvurur.
Vesayet Konseyi bugün işlevsiz kalmış bir ana
organdır. Amacı, vesayet altındaki topraklarda
yaşayanların geliştirilmesi ve özerklik ya da bağımsızlık kazanmak üzere ilerlemelerinin sağlanması olarak belirlenmiş olan vesayet sistemini yürütmek üzere tasarlanmıştır. Ancak uygulamada
self-determinasyon sorunlarını Genel Kurul kendisi ele almış ve asıl hedefin bağımsızlık olduğunu
belirlemiştir. Vesayet sistemi altında olmayan ve
XI. Bölümde düzenlenen özerk olmayan topraklar
için de aynı hedefi koymuştur. Bunun sonucunda Vesayet Konseyi daha çok devletlerden gelen
raporları ve yönetilen topraklarda yaşayanlardan
gelen şikayetleri dinlemekten ibaret bir iş yapmış,
1 Ekim 1994’te son BM vesayeti altındaki toprak
olan Palau’nun da bağımsız olması üzerine 1 Kasım
1994’ten itibaren çalışmalarını askıya almıştır.
Uluslararası Adalet Divanı BM’nin ana yargı organıdır. 92. maddede açıkça belirtildiği gibi,
büyük ölçüde MC’nin ana yargı organı olan Uluslararası Sürekli Adalet Divanı (USAD) örnek alınarak düzenlenmiştir. Merkezi de onun merkezi
olan Lahey’dedir. BM Antlaşması’nın XIV. Bölümü UAD’ı düzenler. Ancak UAD Statüsü asıl BM
Antlaşması’ndan ayrı ve onun eki olarak hazırlanmıştır. Böylece BM Antlaşması’na taraf olan her
devlet UAD Statüsü’nün de tarafıdır.

10.

Uluslararası Örgütler
UAD’ın iki görevi vardır: Devletler tarafından
kendisine sunulan hukuksal uyuşmazlıkları uluslararası hukuka göre çözüme kavuşturmak ve yetkili
BM organlarına gerekli durumlarda danışma görüşü vermek.
UAD her biri farklı uyruktan 15 yargıçtan oluşur. Görev süreleri 9 yıldır, ancak her 3 yılda bir
yargıçların üçte birinin süresi dolar ve seçime gidilir. Bu uygulamanın amacı, Divan’da hem sürekliliği hem de değişimi sağlayabilmektir. Ayrıca, Divan üyelerinin dünya üzerindeki belli başlı hukuk
sistemleri temsil edilecek biçimde seçilmesi gerekir.
Süresi dolan yargıç yeniden seçilebilir. Her BM
üyesi devlet, Uluslararası Sürekli Hakemlik Mahkemesi’ndeki ulusal gruplarından bir kişiyi aday
gösterebilir. Bu kişilerin, kendi ülkelerinde en üst
yargı görevlerine gelebilecek özellikleri taşımaları
ya da uluslararası hukukta kabul edilmiş bir yetkinliğe sahip hukukçular olmaları gerekir. Seçim
Genel Kurul’da ve Güvenlik Konseyi’nde ayrı ayrı
oylamalarla yapılır ve her ikisinde de yeterli oyu
alan kişi seçilmiş olur. Güvenlik Konseyi’ndeki oylamada veto yoktur ve 8 oy yeterlidir. Genel Kurul’daki oylamada ise oyların salt çoğunluğu aranır.
Divan üyeleri kendi ülkelerini temsil etmez, bağımsız olarak görev yaparlar. Hiçbir devlet ya da
kurumdan emir almazlar. Tam diplomatik bağışıklık ve ayrıcalıklardan yararlanırlar.
Statü’nün 36. maddesine göre, Divan bir antlaşmanın yorumlanması, uluslararası hukuka
ilişkin herhangi bir sorun, varlığının saptanması
durumunda uluslararası bir yükümlülüğün ihlalini oluşturacak bir olgunun var olup olmadığının
belirlenmesi, böyle bir durumda sağlanacak tazminatın niteliği ve miktarına ilişkin tüm hukuksal
uyuşmazlıklarda yetkilidir. 38. madde ise uyuşmazlıklarda kullanacağı kaynaklar sayılmaktadır.
Bunlar, uluslararası antlaşmalar, uluslararası yapılageliş (teamül) ve hukuk genel ilkeleridir. Ayrıca
yardımcı kaynak olarak da mahkeme ve hakemlik
kararları ile öğretiyi de kullanabilir.
Ancak Divan’ın yargı yetkisini kabul etmek isteğe bağlıdır. Yetki itirazlarını karara bağlayan da
Divan’ın kendisidir. Yargı yetkisini kabul edip Divan önüne giden devletler için kararları bağlayıcıdır. Yani davaya taraf devletler bu kararları uygulamak zorundadır. Sadece devletler UAD önünde
dava tarafı olabilirler. Diğer uluslararası örgütler de
dahil başka hiçbir birimin böyle bir yetkisi yoktur.
UAD’nın iki görevi vardır: Devletler tarafından kendisine sunulan hukuksal
uyuşmazlıkları uluslararası hukuka göre
çözüme kavuşturmak ve yetkili BM organlarına gerekli durumlarda danışma görüşü vermek.
Resim 2.3 Uluslararası Adalet Divanı BM’nin yargı
organıdır. Lahey-Hollanda’da faaliyet göstermektedir.
Kaynak: http://
.icj-cij.org/
Sekreterlik ve Genel Sekreter örgütün ana organlarındandır. Sekreterlik yönetsel organdır ve başında
Genel Sekreter bulunur. Sekreterlik çalışanlarını Genel Sekreter atar. Hem Genel Sekreter hem de Sekreterlik çalışanları sadece örgüte karşı sorumludurlar.
Diğer ana organların kendisine verdiği görevleri yerine getirir, onların toplantılarını hazırlar, talep ettikleri
raporları sunarlar. Uluslararası memurlar olarak da
diplomatik ayrıcalık ve bağışıklıklardan yararlanırlar.
Sekreterlik çalışanları, üye devletlerin vatandaşları arasından, boş olan görev için yapılan sınavlarla seçilir.
Genel Sekreter, Güvenlik Konseyi’nin vetoya
tabi bir oylamayla tavsiyesi üzerine Genel Kurul
tarafından seçilir. Bu güne kadar Konsey’in tavsiye
ettiği kişinin Genel Kurul tarafından seçilmediği
olmamıştır. Antlaşma’da Genel Sekreter seçiminde
aday gösterme ve adayların sahip olması gereken
koşullar gibi bir düzenleme olmadığından, seçim
zaman içinde oluşan kural ve geleneklere göre yapılır. 5 yıllık en fazla 2 dönem kuralı da böyle ortaya
çıkmış ve Genel Kurul tarafından kabul edilmiştir.
41

11.

Birleşmiş Milletler Sistemi
Resim 2.4 BM Genel Sekreteri
İlk dönemlerdeki genellikle blok dışı ya da tarafsız dış politikası olan devletlerden kişiler bu göreve seçildiler. Günümüzde coğrafi temsil kuralı bu
seçimde de dikkate alınmaktadır. Hiç genel sekreter seçilmemiş olan Afrika’dan bu nedenle iki genel
sekreter üst üste seçilmiş, sonraki dönem de yine
tek genel sekreteri olan Asya’ya verilmiştir. Ancak
2016’da Ban Ki-mun’un görev süresinin bitmesi üzerine yeni genel sekreterin Doğu Avrupa’dan
olması beklenirken ve bu beklentiyle birçok aday
da ortaya çıkmışken, bu göreve 8 genel sekreterden
üçünün seçildiği Batı Avrupa’dan eski Portekiz başbakanı ve 10 yıldan uzun süredir BM mülteciler
yüksek komiseri olan Antonio Guterres seçilmiştir.
Ant nio Guterres
Tablo 2.1 Kuruluşundan günümüze görev yapan BM Genel Sekreterleri
Genel Sekreter
Dönem
Uyruk
Kıta
Trygve Lie
1946-1953
Norveç
Avrupa
Dag Hammarskjöld
1953-1961
İsveç
Avrupa
U Thant
1961-1971
Burma
Asya
Kurt Waldheim
1971-1981
Avusturya
Avrupa
Perez de Cuellar
1981-1991
Peru
Güney Amerika
Butros Butros-Gali
1991-1996
Mısır
Afrika
Kofi Annan
1996-2006
Gana
Afrika
Ban Ki-mun
2006-2016
Güney Kore
Asya
Antonio Guterres
2016-
Portekiz
Avrupa
99. maddeye göre, Genel Sekreter uluslararası barış ve güvenliği tehlikeye sokacağına inandığı her konuda Güvenlik Konseyi’nin dikkatini çekebilir. Bu yetki MC genel sekreterinde bulunmayan çok önemli
bir yetkidir. Genel Sekreter’in sadece yönetsel yetki ve görevleri olan bir kişi olarak düşünülmediğinin
kanıtıdır. Ancak Konsey bundan sonra herhangi bir girişimde bulunmazsa Genel Sekreter onu bir harekete
zorlayamaz.
Uluslararası hukuk açısından önemli olan bir başka görevi, 102. maddeye göre, üye devletlerin yaptıkları antlaşmaları kaydettirmeleri ve bunların yayınlanmasıdır. Buradaki amaç gizli antlaşmaları önlemek ve
dileyen herkesin antlaşmalara ulaşabilmesini sağlamaktır. Bu işlem yapılmayan antlaşmalar BM organları
önünde ileri sürülemez.
42

12.

Uluslararası Örgütler
Yaşamla İlişkilendir
BM İYİ NİYET VE BARIŞ ELÇİLERİ
BM iyi niyet elçileri, sanat, edebiyat, müzik
ve spor alanlarından tanınmış kişilerdir. Ünlerini,
BM’nin çok geniş bir alana yayılan, özellikle yoksulluk, açlık ve şiddete karşı çalışmalarına dünya
çapında dikkat çekmek için kullanırlar. İlk başta
iki yıl için seçilirler ancak bu süre uzatılabilir. Bu
göreve seçilen ilk kişi 1953 yılında ünlü Amerikalı oyuncu Danny Kaye olmuş ve görevini 33 yıl
boyunca sürdürmüştür.
UNAIDS, İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, Mülteciler Yüksek Komiserliği, Uyuşturucu
ve Suç Ofisi, UNICEF, BM Kalkınma Programı, BM Çevre Programı, BM Kadınlar için Fon,
UN-Habitat, BM Nüfus Fonu ve Dünya Gıda
Programı, iyi niyet elçisi atama yetkisi bulunan
program ve fonlardır.
Barış elçisi uygulaması ise aynı koşullarla
1997’de başlatılmıştır. Ancak bu kişileri atama
yetkisi Genel Sekreter’e verilmiştir. İyi niyet elçileri kendilerini atayan kurumun çalışma alanında
yüksek profilli ziyaretler yaparak dikkat çekerken,
barış elçilerinin amacı daha barışçı bir dünya için
isimlerini kullanmaktır. 2017 itibariyle görev yapan ünlü kişiler arasında Malala Yousufzai, Charlize Theron, Paulo Coelho, Leonardo Di Caprio,
Yo-Yo Ma yer almaktadır.
Kaynak: https://outreach.un.org/mop/sites/
outreach.un.org/files/malalamop.jpg
Bu kişilerden Malala Yousufzai, ülkesi
Pakistan’da kızların okula gitmesini engelleyen
Taliban zorlamasına karşı çıkan ve anonim bir
blog yazıyordu. Ancak kimliği ortaya çıktıktan
sonra da bu konudaki duruşundan vazgeçmedi.
2012’de okuldan eve dönerken vurulunca kızların eğitim hakkının dünya çapında simgesi oldu.
2013’te bu amaçla bir vakıf kurdu. 2014’te en
genç Nobel Barış Ödülü sahibi oldu. Genel Sekreter Guterres Malala’yı 2017’de Barış Elçisi seçti.
Öğrenme Çıktısı
2 BM’nin amaçlarını ve ana organlarını açıklayabilme
Araştır 2
İlişkilendir
Anlat/Paylaş
Kosova’nın neden BM üyeliğine kabul edilmeyeceğinin
düşünüldüğünü araştırınız.
BM Güvenlik Konseyi’nin
uluslararası barış ve güvenliğin korunması görevini yerine getirirken Genel Kurul
ile ilişkisi nedir?
BM ya da onun gibi bir örgüt kurulmamış olsaydı bunun ne gibi etkileri olurdu?
43
English     Русский Правила